Çevrede görülmeğe değer ilginç yerler |
![]() ![]() ![]() |
Mandamados köy içi ve Taksiarhis Manastırı dışında ziyaret edebileceğiniz ve çeşitli etkinliklerde bulunabileceğiniz daha birçok başka yer seçeneğiniz vardır.
- Agiou Stefanou Mabedi (Aziz Stefanos kır kilisesi)
Aziz Stefanos’un kır kilisesi turistik yolun dışında, çok güzel kuytu bir limanda günümüze dek koruna gelmiştir. Belki de tüm Yunanistan’da günümüze kadar kalmış tek tipik Bizans mimari örneği bir yapıdır.
Küçük boyutta olabilir fakat yapı bütünüyle şartları yerine getirilmiş Bizans tarzı bir mabettir. İç ve dış dehlizleri, ıstavroz biçimi kubbe çatısı, minber ve dua mekanlarıyla her şeyi tamam olup, Mandamados’a on kilometre uzaklıkta, Agiou Stefanou denen sahil bölgesindedir.
Mabedin tarihi: İlk Hıristiyan şehidi olan Aziz Stefanos’un mabedinin deniz yakınında bulunması gerçekte garipsenebilir, şimdi bulunduğu yerdeki mabedin bir deniz azizine ait olabileceğini kimse beklemeyebilir. Bu sava arka çıkan birçokları şüphelere cevap için yapıyı 1222-1224 yılları arasında konumlandırırlar. Şöyle ki:
Müslüman korsanlar çevredeki yerleşim yerlerini yağmalamak için sahile demir attıkları zaman, bugün Trupia denen yerde çevredeki mahallelerin gençleri tarafından hezimete uğratıldılar. Kaçıp kurtulanlar gemilerini bıraktıkları sahile vardıklarında bölgenin yerli halkının daha önce varıp nöbetçileri öldürdüğünü ve gemilerini yaktıklarını gördüler. Tuzağa düşen korsanlar yok edilir. Sahilde oturanlar tanrıya şükür için zaferin nişanesi olarak ilk şehit Stefanos’un anısına bu mabedi inşa eder. İşte hikâye böyledir.
Bu bölgede Aziz Stefanos kilisesinin dışında, halen çömlek işi yapılan ve hem ev hem atölye olarak kullanılan gezip görülmeye değer yerler vardır.
Aziz Stefanos panayırı her sene 2 Ağustosta yapılır ve dua için kalabalık kilisede toplanır. Azizin ikonasına bugün hâla altın ve gümüşten çelenkler adanır, çünkü Mandamadoslu aziz Stefanos duvak ve çelengin (evlilik) azizidir ve onun kutlama günlerinde birçok şarkılar söylenir.
- Yürüyüş güzergahları
Mandamados çevresi yürüyüş parkurlarına çıkan doğa tutkunlarına çeşitli keşifler için birçok olanak sunar. Kültürümüzden bize miras kalan birçok taş kalıntılarıyla bezenmiş yerler hoş manzaralı yürüyüş yollarıyla çakışır ve size rehberlik yaparak geçmişe götürür.
Pedi dolaylarından “Palios” (küçük bir balıkçı limanı) çevresine doğru geniş bir kavis çizen sahil boyu sayısız plajları ve gizli doğal koyları, keşfedilmeyi bekleyen büyüleyici yerleri barındırmaktadır.
Mandamados çevresinin morfolojik yapısı, atla ya da yaya geçmeye müsait dağlık güzergâhlara olanak verir.
İşte böyle bir parkur “Kukmidos” dolaylarında vardır. Kapi (Mandamados belediyesine bağlı küçük şirin bir köy) yolunda, Agios Zaharias çam ormanı içinden geçen ziraatçılarımızın yolu Kukmidos’un iç bölgelerine kadar gider. Geçen ırmak nedeniyle çevre zengin bitki örtüsüyle kaplıdır. Alçak bir taş köprüden geçerken, orada soğuk suyu olan bir çeşme vardır, biraz yürüyünce Kukmidos köyünün harabelerine varırız. Köy başlı başına bir Türk köyüydü ve adanın 1912 Aralık ayında Türklerden kurtuluşundan sonra çevre köylerce yağmalanmış ve sonraki yıllarda ıssızlaşmıştır.
Aslında günümüze kadar iyi korunmuş bu köyde, abdest alma yerleri hemen hemen bütünüyle duran bir caminin kalıntılarıyla karşılaşırsınız ve sağında taştan iki kemerli ve onlara muadil iki musluklu bir Türk çeşmesi görürsünüz. Kapi’yi Güzelleştirme Derneği taş çeşmeyi geçmiş yıllarda restore etmiştir ve arkasındaki açık alanı kapatmıştır. Çeşmenin kesintisiz akan suyu yanındaki kayadan çıkar, soğuk ve temizdir.
Diğer güzel bir yol güzergâhı da yer yer karşınıza çıkan asırlık çam ağaçları arasından geçip çevrenin mümbit vadisi “Platania” da (Çınarlar anlamında) son bulur, Lepetimnos dağından inen soğuk akarsular bütün çevreyi sular. Eskiden bu bölgede Aziz Yannis’in Metropoliten Kilisesi hüküm sürerdi, iki çevre köy Mandamados ve Napi’nin katılımlarıyla panayırı üç günden fazla devam ediyordu.
Platania bir sel yatağı tarafından Konda (yakın yer anlamında) ile Piso Perivolia (arka bahçeler anlamında) denen bölgelere ayrılır. Piso Perivolia’da açıklaması zor bir doğa olgusu vardır. Belirli bir dinsel günde ayine açık olan çakıl yığınından küçük bir tapınak “Agia Fotia” ile onun hemen yanında bir kayanın üzerine sanki özellikle “oturmuş” gibi ve sadece yazları altından su damlayan bir göktaşı bulunmaktadır. Çevredekiler bu suyu toplayıp ayazma suyu niyetine içerler.
Pedi kavşağından başlayıp Agia Marina Kavakliou- Halika- Peristeries-Man’Katça’ ya doğru olan güzergâh en hoş yürüyüş yollarından birini oluşturur.
Pedi’nin küçük Bizans köprüsünün yanında başlayan Arnavut kaldırımı döşeli yoldan yürüyüşümüze başlayalım, kavşaktan biraz ötede, Agia Marina Kavakliou’ya (küçük dağ kilisesi) gitmek için yokuş yola girelim. Zeytin ağaçları ve koca yemiş bitkilerinin birinden diğerine geçerek akıp giden olağanüstü güzellikteki gölgelik patika yol, loş ortamda tırmanırken, sol tarafınızdan zeytinliğin içinden çıkıp gelen ışık huzmeleriyle size büyük hoşluk hissi tattırırken, ağaçların arasından “Tokmakia” (Tokmak adaları) ile deniz manzarasını ve dantel gibi karşı sahilleri görmemize olanak verir.
Daha içerlere doğru ilerlediğimizde kendimizi bir anda aralarında büyük taşlar da olan çakıllık bir alanda, değirmen taşı parçalarının ve bir yığın ev temel kalıntılarının arasında buluruz, muhtemelen kalıntılar arkaik Eyiros kentine ait olacaktır. Biraz daha ötede varmak istediğimiz küçük dağ kilisesi Agia Marina’yı görürüz, bir lahit mezar ile yan yanadır.
Geçmiş asırlarda hayat dolu olan eski yerleşim yerini geçiyoruz, kuzeyde bir köye giden taş patikadan ayrılıyoruz. Köyün, Türk yönetimi zamanında bütün bu çevrede çiftlik sahibi olan bir Türk beyi tarafından kurulduğunu söylerler. Asırlık çamlarla dolu alanı koca yemiş bitkileri, bodur meşeler kaplamıştır, Halika düzlüğüne inişe başlamadan önce, biraz ötede büyük bir taş köprüyle, bir su değirmeni yıkıntılarını görürüz. Kavaklı yaylasındaki hava başka türlüdür. Peristeries’e (Güvercinler anlamında) doğru güney istikametinde yürümeye devam ediyoruz ve çevrenin en kaliteli içme suyuna sahip taş Bizans çeşmesini görüyoruz, suyu diğer bir sürü kaynak suyu gibi akarak bir akarsuya karışıyor. Akan suların hepsi birlikte muazzam çukur “Lakko tis Man’kaças” da son buluyor. Çevrede az bulunan doğal bir abidedir, yumuşak ve nazik görünmesine karşılık çok yüksek sarp bir kayada haşince son bulup şelale oluşturan ama sadece kış yağmurlarıyla akan sular aşağıda 50-70 m. çapında bir göl çukuru oluşturmuştur.
Akarsuyun alt tarafında geçit gibi bir şey hiç görünmez, zira yabani söğüt ağaçları geçiti doldurmuştur. Geleneklerimizde burası hakkında bir hikâye vardır ve şöyle anlatır: bir çoban kızı, kimsesiz bir çocuk, erotik dansıyla çobanları arkasına takıp sürükler ve onları uçurumdan korkunç çukura atar.
Bu çevredeki vadilerde Aziz Dimitrios ve Panagia dağ kiliseleriyle Agios Minas’ın küçük kilisesi arasında olan daha bir sürü yürüyüş parkuru vardır ve sık bitki örtüsüne gömülmüş eski alçak taş çeşmecik de görülmeye değer yerlerdendir. Sarakina çevresi de görülmeye değer bir başka bölgedir, köyden uzak, sarp kayalık sahilde bulunur, burada Müslüman korsanların barındıkları yerleri keşfedebilirsiniz (bölgenin ünlü korsanlarının), eski yerleşim yerlerini, lahit mezarları ve kayalıklardaki su kaynaklarını görebilirsiniz.
968 m. zirvesiyle Lepetimnos dağı, Pelopi’ye (küçük bir köy) tepeden bakarken, hem temaşa hem de hoşlananlar için dağcılık sporu yönünden yeterince ilginçlikler sunar. Köyün içi gibi yol boyu da ceviz, meşe ve çınar ağaçlarıyla süslenmiştir ve bir saat yaya yürüyüşünden sonra zirve kayalıklarındaki bekçi kulübesine kadar süren sarp bölge başlar. Yangın gözetleme yerine çıkarken karşında adalardan oluşan kompozisyonda Lesvos’un ve komşu Türkiye’nin hoş manzaralarını seyredersin, gözlerin Truva’nın derinliklerine kayıp gider. Büyük bir kayanın üzerine bütün görkemiyle oturmuş meşhur “Profti İlyas” dağ kilisesi zirveyi şekillendirir, muhteşem görünmektedir.
Köyümüz çevresinin en müşkülpesent doğa âşıklarını bile tatmin edici özelliklere sahip olduğunu fark etmişsinizdir, onlara memleketimizi keşif olanağı tanırken, Lesvos’un büyüleyici tuzlu sahillerinden alıp, serin sabah rüzgârlarının estiği Lepetimnos dağının zirvesine çıkarır.
Pelopi’ye hâkim 968 m. zirvesiyle Lepetimnos dağı, temaşa ve dağcılık için çok ilginçtir demiştik. Güzergâh alış veriş dükkânlarının bulunduğu Agias Yorgıos meydanından başlar, “Iero Nao Taksiarhon” ibadet yeriyle buluşur ve bir patika yola girerek devam eder, bölgenin karakteristiği kış ve yaz süresince Lepetimnos dağından inen akarsuların çokluğu nedeniyle çınar ve kavak ağaçlarından oluşan etkin bitki örtüsüdür.
Güzergâhta bir su havzası ve çevresinde bulunan su değirmenleriyle karşılaşılır, burası Pelopi köyünün özellikle yürüyüşçülerin haberi olması gereken ve görmeleri önerilen karakteristik bir yeridir. Açık su haznesi eski kâgir su kanallarından yararlanılarak sulama için kullanılır. Yürüyüş güzergâhı boyunca bunları görebilirsiniz. Yol buradan Desi çevresine doğru devam eder. Güzergâhın bu kısmında yürüyüşçüler taş döşenmiş ve bugün halen çiftçilere hizmet veren çevrenin bu yokuş yolunda yürümekten büyük zevk duyacaklardır. Desi’den sonra yol, “Kato Kambou” (ova altı anlamında) ve Mandri (Ağıllar anlamında) bölgelerindeki “Ligiona” sel yatağının istisnai güzelliklerini takip ederek devam eder ve karakteristik bir hayvan ağılıyla karşılaşırsınız. Bayırın devamında “Potistra” bölgesine varılır. Burada “Profiti İlyas” zirvesine çıkan sapak bulunur. Güzergâh da “Ano Kambou” (Ova üstü anlamında) bölgesinde son bulur. Ano Kambu’dan Ligiona sel yatağı boyunca “Vrises Monoplatanou”ya (Çınarın çeşmeleri anlamında) yürürseniz doğanın size harikulade manzaralar sunduğunu görürsünüz. Monoplatanou çevresi bu güzergâhımızın sonudur ve size biraz dinlenme imkanı sunar sonra tekrar Mandri bölgesinden ve eski patika yolu takip ederek Pelopi’ye geri dönerek son bulur.
Potistras kavşağından karşı yönü izleyerek, Lepetimnos’un en yüksek zirvesi “Vigla”ya çıkılır (968m.). Bu patikada çınarlarla karşılaşılır ve yol eski su değirmenleri yıkıntılarına gider. Vigla’da 1736 yılı büyük yangının izleriyle yüzleşirsin, bu bölgede köylüler vardiya ile nöbet tutardı. Molivos kalesi yönetimine duruma göre “sinyal” gönderirlerdi (belki de çok eski arkaik kent Mitimna zamanında da böyleydi). Bunun için de Osmanlı fermanıyla köy sadece 250 grosa olan vergilerinden muaf tutulurdu. “İmtiyazlar” ve sorumluluklar köyden işi dolayısıyla geçmeye mecbur Türkleri de kapsıyordu. Güzergâh 4 sel yatağıyla paralel olarak Papalonya çevresiyle kavuşur.
Yön değişerek döne döne zirveye tırmanan yol bütün görkemiyle muazzam bir kayanın üstüne yapılmış meşhur Profiti İlyas dağ kilisesinde son bulur. Güzergâh yörede biriciktir. Çeşitli ağaç türleriyle, yaban kirazlarını, kuşları, pınarları, kocaman taşlardan duvar kalıntılarını, hayvan ağıllarını, her yerde görülen koyun, keçi ve sığır sürülerini, hüthüt, kartal ve şahinleri içinde barındıran fundalıklarıyla yegânedir. Bakışların tepeden kuzey sahillerine, kahverengi ve yeşil burunların ötesine, “Pohi ton Lapsardon”a, anakent Mitimna’ya (Molivos), masmavi arka fondaki kabartmalar; Tenedos (Bozcaada), Limnos, Hios (Sakız), Moshonisya (Cunda), belki de Ato’nun (Aynaroz) sivri zirvesine kendinden geçmişçesine kayar ve çepeçevre ufuk çizgisinde Truva’nın derinliklerinde kaybolur.